5 Haziran 2020 Cuma

Haddi Aşmak Eyleminin Tehdite Meydan Vermesi

"Night Creeper", Zdzisław Beksiński

   Bir kurgu denilebilecek kadar gerçek olmaktan beri, gerçek denilemeyecek kadar da kusurlardan müteşekkil olan kusursuzluktan noksan bir yaşayış biçiminden kurtuluşunu hayal eden; bu hayalleme serüveninin kendisiyle başlamadığı gibi kendisiyle de nihayete ermeyeceğini idrak etmekten aciz; sığınabileceği güvenli limanları seyrüsefere başladığı an itibariyle yakmak gafletine düşmüş olmasından ötürü artık karaya ayak basamaz; "selâmet der kenarest"e muhatap olamaz duruma düşmüş; bu duruma düşmüş olmanın verdiği acımasız kaygıyı "aman neyse" hamuruyla yoğurup da gizlercesine gözden ırak kılmış; her yumruğun bir direnişten öte hamurun yoğruluşuna hizmet eden bir kifayetsiz muhteris eylem oluşuna şahit olmakla beraber henüz bu totolojiyi kabule hazır konuma erişemeyip kendini doğruların acımsı tadından mutlu yalanların leziz sanılan ekşiliğine savurmuş; "Ben Tanrı'yı çağdaşlarımın yüreklerinde ölü buldum."un ne demek olduğuna anlam verememiş; belki de anlam verebilmekle beraber bunu itirafa yanaşamamış "şehrin insanı" elbette ki o vakte değin varlığını borçlu bulunduğu vehmine kapıldığı, lügatlerde lazım-ı gayrı müfarık addettiği sistemden kaçışıyla zincirlerini parçaladığını sanmak nahifliğinin tezahüründe aslında "aynıların aynı yerde bulunması" prensibini ihlale binaen başlangıcı belirsiz, nihayeti imkansız bir hastalığı doğal sınırlarının ötesine taşımak sorumsuzluğuyla hiçbir canlının yapmayacağı; en basit ifadeyle lüzumsuzluğu, daha kompleks tabiriyle "homo homini lupus" olmak özelliğinin yansımalarını sahnelemişti distopya olarak tesmiye ettiği bataklık yahut çukur denilebilecek habitatından taşıp da haddini aşınca.

  Bu bir "tehdit" -ki bilirsiniz Arapça kökeni itibariyle hudut ile akraba olan hani şu tef'il babından olan tehdit- olabilir miydi benliğini dahi fersah fersah aşmışlıkla övünerek tarihin kimi safhasında yüksek bir tepeden göğe oklar kimi safhasında ise uzay araçları fırlatan insanoğlu için?

  Sözün değil kelâmın, sözlüğün değil kamusun -ki o kamus namustur- ihtirama layık, takdire şayan olması hak idi oysa ki. Öyleyse bunca tevil götürmez zırvanın manası nedir? Debelenip de dışına atılmak için binbir çabanın sarfedildiği kara sayfalı kitap zaten insanın mürekkep oluşuyla itmamının imkana kavuştuğu bir "şaheser(!)" değilse ne ola?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder