Morning(Fading), Gabriel Cornelius von Max, 1870 |
Ben artık başımı yastığa her koyuşumda
Bir korku ve bir ümitle sarmaş dolaşım
Bir korku ki ya rüyalarıma dahi uğramazsan
Bir ümit ki seni nasıl daha uzunca görürüm diye
Oysa yastık bana merkad olsa ne hüzün ne tasa
Yeter ki son gördüğüm çehre senin olsun
Her şey geçiyor gözümün önünden türlü pişmanlıklar, türlü hevesler…
Keşke daha uzunca oturaydım dizinin dibinde
Keşke kırılaydı dizim de kalkamayaydım önünden
Kalaydım oracıkta…
Bir çıtırtı gelir her gece karanlık odadan
Ben heyecanla fırlayıp baksam, belki sensindir
Ama mıh gibi çakılıp bulunduğum yere
Hatırlıyorum yine o mel’un korkumu
Ya sen değilsen?
Ya uğramadıysan hiç haneme?
Genç adam mütereddit olmaz derken
Neydi kastın?
Buyduysa saik neden beni mahkum ettin
İki muhalif ve çelişik hissiyata?
Bir çıkar yol sunmak sana yakışan değil miydi?
Bırakıp da kuyuda kulunu; mahrum, makhur, mahkum
Neydi muradın can çekiştirmekten gayrı?
Anahtar elindeydi, kapı önünde, niyet hayr fakat
Açılmayacak kapıya, kabul olunmayacak duaya
Seyredilmez cemale, söylenilmez ifadelere büründün!
Değildiyse amaç erişmekten başka
Neydi uğratan seni bunca zahmete?
Neydi bana seni bulduranın oyunu?
Bir gölge, iki adam, seyirciler ve dahası
Neydi belirsizliklere boğulmak
Neydi bir vahanın peşinde koşmak?
Sineye bir yare bırakıp merhem sürmeden
Mermi namluda ama tetiksiz bir silah
Çaresiz derde düçar eyleyen
Sen gibi zalim mi vardı onca efsanelerde?
Ki en merhametsizi yapmaz mı bu dahi seni
Ki en adaletsizi saydırmaya yetmez mi bu bile?
Oysa demeye varmaz dilim
Sana merhametsiz bana aşık demeye
Oysa demeye imkan tanımaz gönlüm
Sana adaletsiz bana mazlum demeye.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder