22 Kasım 2022 Salı

Ya rüyalarıma dahi uğramazsan


Morning(Fading), Gabriel Cornelius von Max, 1870


Ben artık başımı yastığa her koyuşumda

Bir korku ve bir ümitle sarmaş dolaşım

Bir korku ki ya rüyalarıma dahi uğramazsan

Bir ümit ki seni nasıl daha uzunca görürüm diye

Oysa yastık bana merkad olsa ne hüzün ne tasa

Yeter ki son gördüğüm çehre senin olsun


Her şey geçiyor gözümün önünden türlü pişmanlıklar, türlü hevesler…

Keşke daha uzunca oturaydım dizinin dibinde

Keşke kırılaydı dizim de kalkamayaydım önünden

Kalaydım oracıkta…


Bir çıtırtı gelir her gece karanlık odadan

Ben heyecanla fırlayıp baksam, belki sensindir

Ama mıh gibi çakılıp bulunduğum yere

Hatırlıyorum yine o mel’un korkumu

Ya sen değilsen? 

Ya uğramadıysan hiç haneme?


Genç adam mütereddit olmaz derken 

Neydi kastın? 

Buyduysa saik neden beni mahkum ettin 

İki muhalif ve çelişik hissiyata?

Bir çıkar yol sunmak sana yakışan değil miydi?

Bırakıp da kuyuda kulunu; mahrum, makhur, mahkum

Neydi muradın can çekiştirmekten gayrı?


Anahtar elindeydi, kapı önünde, niyet hayr fakat

Açılmayacak kapıya, kabul olunmayacak duaya

Seyredilmez cemale, söylenilmez ifadelere büründün!

Değildiyse amaç erişmekten başka

Neydi uğratan seni bunca zahmete?

Neydi bana seni bulduranın oyunu?

Bir gölge, iki adam, seyirciler ve dahası

Neydi belirsizliklere boğulmak

Neydi bir vahanın peşinde koşmak?


Sineye bir yare bırakıp merhem sürmeden

Mermi namluda ama tetiksiz bir silah

Çaresiz derde düçar eyleyen

Sen gibi zalim mi vardı onca efsanelerde?

Ki en merhametsizi yapmaz mı bu dahi seni

Ki en adaletsizi saydırmaya yetmez mi bu bile?

Oysa demeye varmaz dilim 

Sana merhametsiz bana aşık demeye

Oysa demeye imkan tanımaz gönlüm

Sana adaletsiz bana mazlum demeye.