Bir demdi gelip geçti her dem gibi o dem de
Bir yüzdü unutuldu unutulmaya mahkum olan her yüz gibi
Yalnız anılar kaldı diyerek sarıldığım bahaneye
Sarılmak imkanı yok artık bırak aldanmayı
Zira unutuluyormuş bir ekmeği bölüşmek
Bir çorbaya kaşık sallamak bile
Ses mesela ne ola ki kala kulaklarımda ebediyyen
Lezzetli bir elma değil ki hayat
Yarısını ısırınca yarısı kala kara toprağa
Ve yeşerip de göğe değe yeni bir ağaç dalı
Olmaz ki öyle yalan
Delse ne olur Allah muhafaza
Delinse yüzlerimizdeki yapmacıklık maskesi gibi
Tepemizden bizi sarıp da sarmalayan ozonumuz
Anlar en basitinden en yakınından Ay bile hilekârlığımızı
Bir sokakta yürümek değilmiş meğerse dostluk
Çekilince yukarıdan hiç ulaşılamayacakmış gibi sanılan
Yukarıdan
Sokak lambasından ışık
Artık kalmaz ardımızda ya da önümüzde gölgelerimiz
Dışarısı soğuktur dondurur gölgeleri
Hele sokak çok soğuktur
Kaldırmak gayr-ı kabil ise bu yükü
Donmamaya yoksa çaren ne diye çıktın sokağa
Dost dedin de noldu
Baksana az ardında donan değil mi ondan arta kalan
Eğildiğini mi sandın önünde şemsin
Girdiğini mi sandın göz bebeklerine afitabın
Sen ne diye alayla yaklaştın Tanrı’ya
Sen ne diye davet ettin er meydanına onu
Evet sana soruyorum Tanrı ile neydi bu alıp veremediğin
Sulh etseydin ya vardıysa ufak da olsa bir imkan
Var mıydı ki uhdende “ilah mahvedecek bir uzuv”?
Yoktu işte yoktu, tam bir yoklukla yoktu
Aklın sandın olmadı, mat etti seni
Gönlün sandın olmadı, başkasındaydı gönlü
Ne diyeydi o zaman bu pervasızlık
Ne diyeydi bu çatışma
Ne diyeydi o
Ne diyeydin sen?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder